Bir bayram olarak Kürtler Newroz’u “w” ile ve tabi doğru haliyle telaffuz etseler de bayramı kendine de yakıştıran resmi Türk zevat “v” ile telaffuz edip “Nevroz” veya “Nevruz” olarak dillendirirler.
Dolayısıyla Kürt gerçekliği ve Kürtlerin Newroz’u bayram sahiplenmeciliğini Newroz ya da Nevroz olarak dillendirdiğimizde “hâla” bilmeyen yurttaş açısından tıbbi olarak “Nevroz” kavramına baktığımızda; hekimlerin tarifiyle “sürekli davranış bozukluğu” olarak dile getirilir “Nevroz”…
Kişilik bozukluğuna bağlı öfke, saldırganlık, abartılı suçluluk hâli, korkaklık, bedene dair işlevsel bozukluklar, velhasıl-ı kelam; düşünce ve duygu dünyası aşırı derecede tahrip olan ruh halini yansıtır Nevrozlu hastalar.
Dolayısıyla Kürtlerin bunca yıkım, ölüm, felaket, telefat ve sürgünlüklerden sonra Newroz Bayramı’nı adeta travmatik hale bir rehabilitasyon gibi “iyileştirici” bütün argümanları içinde barındıran bir toplumsal model olarak sunmaları sanırım sosyolog ve psikologların ayrıca üzerinde durması gereken nevrotik durumlara karşı atak bir duruma ve sunuma cevaz veriyor.
İşin açıkçası 2016 Newroz’u ile ilgili çok farklı ruh halleri içindeydim. Newroz gününe kadar hatta Newroz günü dâhil!
Öncesinde o kadar çok spekülasyon (ki bu spekülasyonların kimilerinin doğruluk derecesi hayli güçlüydü) yaygın olarak konuşuldu, yazıldı, tartışıldı ki! Birçok yerde devletin valileri kaymakamları tarafından Newroz Bayramı yasaklandı, yasaklara rağmen ve inat kutlanan yerler oldu, ya da ol(a)madı. Gözaltılar, gaz ve yönelmeler de oldu. Ama Diyarbakır Newroz’una valilikçe izin verildi.
Birçok kişi, “izin verildi ama devletin amacı newroz bayramının olaylı olacağı, bomba patlayacağı düşünceleri ile halkın ilgisinin az olacağı” yönünde görüş belirtmesine sebep oldu. Nitekim bu nedenlerle Newroz Bayramı’na Diyarbakır’da gitmeyenler de oldu.
Fakat Diyarbakır’ın ilginç ve aysberg’in su altındaki devasa gövdesini devletin de birçok “aklıevvel”in de bilmediği mağdur ve mazlumdan yana ruh hali var ve bunu hesaba katmadılar.
Ne zamanki “yaygın medya” sabah saat dokuzdan itibaren Newroz alanının henüz kalabalıklaşmamış, tenha hâlini “HDP’nin nevruz bayramı kutlaması fiyasko oldu” demeye başladı! İşte o an halk “dur bakalım, o kadar da değil! Henüz son sözümüzü söylemedik” dedi ve evlerinden çıkmaya başladı.
Saat 10.30 dolayında alana sıkı güvenlik kontrolünden sonra girdiğimde insanların akın akın alana yöneldiğini görünce bu düşüncem daha da pekişti. Meydanı topyekun görebileceğim bir noktadan baktığımda İşte Diyarbakır’ın / Amed’in / Amida’nın / Diyarbekir’in Newroz Bayramı ve Halk Gerçekliği budur dedim kendime ve yanımdaki arkadaşlara…
Tabii ki; önceki yıllarda olduğu gibi bayramı bayram gibi piknik havasında kutlayan bir yanda ciğer kebabı dumanlarının yükseldiği ve seyyar satıcıların ortalığı velveleye verdiği durum yoktu, alana sokulmamıştı seyyar satıcılar, belki iyi de olmuştu. Sanırım sonraki yıllarda bu kural hâline getirilirse çok da iyi olur.
2013 Newroz’undaki “ana akım medya”nın bilumum zırtapozları bu yılın Newroz’una ilgi göstermemişlerdi. Ne de olsa fiili savaş hâli vardı. Aynı şekilde günler öncesinden organizasyon komitesine adlarını yazdır(t)ıp protokolde yaka kartlarıyla yerlerini rezerve ettirip boy gösteren “muhterem zevat”tan da hiç kimse yoktu. Nelerine lazımdı, “gözükmeseler iyi olurdu” demek ki!
Alana girerken gençlerden biri yanıma yaklaşarak dedi ki; “biliyor musun abi, Dicle Üniversitesi neredeyse bütün bölümlerde Newroz günü vize sınavı koydu. Şimdi eğitimi açısından hayati önemde olan öğrenci ne yapsaydı bu durumda” cevap veremedim ama yazdım bir tarafa…
Adı sanı bilinen sivil toplum kuruluşlarından tutun, siyaset kurum ve şahsiyetlerine varıncaya kadar çok kişinin “uzak durmayı” tercih etmesi nedeniyle de (ki bunların içinde Kürt cenahından olanlar da var) bizim Diyarbekirlilerin çok bilinen ve hoş tabiriyle “Biz bize kurban, biz bize hayran” ama yakışan bir Newroz Bayramı kutlaması olmuş oldu…
Sonuç da 2016 Amed Newroz Bayramı, ya da Newroz Siyasal Mitingi; Newroz Günü sabahı dâhil öncesinde de canlı bombaların bomba patlatma ihtimalinin hayli yüksek olduğu bir ortamda; “Gidelim, ne olursa olsun, bomba da patlasa gidelim, bize yakışan budur, bu olmalıdır” deyip ölmeyi göze alanların katıldığı kitleselliştirdiği bir büyük Newroz oldu…
Ve bu baptan hareketle; Kürt Sorununun Çözümünü “bitirdiğini” sananlara “bak biz travmatik hale karşı, toplumsal bir travma çözücü model sunuyoruz” demeye de getirdi. Karşılığı olacak mı? Bekleyip göreceğiz… (ŞD/YY)
Not: Bu yazı Newroz akşamı yazıldı, yani sıcağı sıcağına. Ama yazı günü nedeniyle bugüne kaldı, özrümü kabul buyurun…